23 Şubat 2017 Perşembe

İlk Cemre Düştü

Halkımızın arasında yaygın olan ve baharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artması olayına cemre denir. Cemre’nin birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılır. Üç tane olan cemrenin birincisi havaya (19-20 Şubat), ikincisi suya (26-27 Şubat) ve üçüncüsü de (5-6 Mart) toprağa düşer.


Her cemrenin düşüşüyle hava sıcaklığı artar, cemrelerin arasında ise sıcaklıkta küçük bir düşüş görülür.. Böylece cemre, havanın aşağıdan değil de sanki yukarıdan aşağıya doğru ısındığını ifade eder.
Cemre kelimesi arapça kökenli bir kelimedir. Cemre kelimesinin sözlük anlamı köz veya kor yani ateş demektir. Arapça kökenli olan cemre kelimesinin bir çok hikayesi vardır. Tabi ki bu durum bilimsel temelli değil yalnızca bir inanıştır.
Cemre düşmesi Türk kültüründe de önemli bir yere sahiptir. Kültür ve edebiyat alanında kendine yer bulmuştur. Osmanlı zamanında Divan şairleri cemre zamanlarında önemli kişilere övgü şiirleri yazarlardı. Bu şiirlere ‘cemreviye’ denilmektedir.
                                                                                                           İlk Cemre
Kar eriyivermiş, buz kırılmış; 
Kuşlar gibi azâdolmuş sular, 
Toprağa düşer düşmez ilk cemre.
Arzın bağrında bin yol açılmış, 
Aktıkça akmış, şâdolmuş sular,
Dağ ballarından tâ denizlere.
“Cahit Sıtkı Tarancı”
Meteorolojik olarak ısınma; sırasıyla toprak, hava, su biçimindedir. Cemreler arasında sıcaklıkta düzenli artışlar yaşanmayabilir, bu doğal bir olaydır. Onun asıl önemi folklorik bir inanış olması ve kültürel bir değer taşımasıdır. 
Bilimsel olarak açıklamak gerekirse; yer yüzeyi, güneş ışınlarını yutarak önce kendi ısınır, sonra atmosferi ısıtır. Açık bir günde, atmosferin alt tabakasından geçen güneş enerjisi, yer yüzeyi tarafından yutulur. Dolayısıyla yer yüzeyi ısınır.
Yüzeydeki hava ısındıkça, yüksekteki havadan daha az yoğun hale gelir. Isınan hava yükselir ve daha soğuk olan hava çöker. Yükselen hava, genişler ve soğur. Su buharı, bulut damlacıkları şeklinde yoğunlaşarak, hal değişim ısısından dolayı, havanın ısınmasını sağlar. Bu sırada dünya karbondioksit ve su buharı tarafından yutulup tekrar yayınlanan, kızıl altı ışınları yayınlar. Gazların yoğunluğu, dünya yüzeyinde daha az olduğundan, yutma işleminin büyük kısmı, yüzeye yakın katmanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla, atmosferin alt tabakaları aşağıdan yukarıya doğru ısıtılmış olur.
Sonuç olarak cemre düşmesinin modern meteroloji ile ilgisi fazla bulunmamaktadır. Küresel ısınma ve atmosfer olayları mevsimlerin değişmesine neden olmuştur.  Bu tür olaylar cemrenin geçerliliğini yitirmesine sebep olmuştur. Ancak belirtmek isterim ki cemre düşmesi olayı yüzyıllar öncesinden itibaren halk tarafından gözlenilmiş ve tecrübelere dayandırılmış bir olaydır.
 Kaynak: İlk Cemre Düştü buradan da ulaşabilirsiniz..

17 Şubat 2017 Cuma

2017’nin İlk Doğal Olayı

2017 yılında iki Güneş tutulması ve iki Ay tutulması olacak.
Parçalı Ay Tutulması fotoğrafı, Astrofotoğrafçı Uğur İKİZLER
tarafından 11.02.2017 tarihinde Saat: 03:54 ‘te ve  Mudanya – Bursa çekilmiştir. 
Yalnızca Ay tutulmaları ülkemizden izlenebileceğiz ve ilk Ay tutulması geçtiğimiz Cuma gününü Cumartesi gününe bağlayan gece yarısı gerçekleşti.
10 Şubat'ı 11 Şubat'a bağlayan Cuma gece yarısı sonrası, yani 11 Şubat Cumartesi gününün ilk saatlerinde ülkemizin her yerinden ay tutulması yarı gölgeli (Penumbral Lunar Eclipse) olarak gözlemlendi. Batı Asya, Afrika, Avrupa, Grönland ve Amerika’dan da gözlemlendi. 11 Şubat 2017 tarihinde Türkiye Saati ile 01:32’de başladı tutulma. Dünya’nın yarıgölgesine giren Ay hafifçe karardı. Tutulma ortası 03.44’te gerçekleşti ve tutulma sabaha karşı 05.55’te son buldu. Türkiye’nin bir çok ilinde Batman’da dahil, olumsuz hava koşulları nedeniyle gözlem yapılamadı. Şayet hava açık olsaydı her ne kadar geç saatlerde olsa da halka açık bir gökyüzü gözlemini planlıyordum. 
Ay tutulması olabilmesi için Güneş'ten gelen ışınların Dünyamız tarafından engellenmesi gerekir.  Ay, Güneş etrafında dönen Dünya’nın yörüngesinde dolanırken oluşan gölgeli alan içinden geçen Ay'ın parlaklığında bir miktar azalma oluyor. Tutulmanın türü tam tutulma olmadığı için Ay'ın renginde bir kızıllaşma görünmeydi. Onun yerine tutulma ortasında açık gri renge büründü.
Peki önümüzde ne gibi tutulmalar var:
26 Şubat 2017 Halkalı Güneş Tutulması:
 Güney Amerika’nın güneyi, Pasifik Okyanusu’nun güneyi, Antarktika, Afrika’nın güneyi ve Atlantik Okyanusu’nun güneyinden izlenebilecek halkalı tutulma 1 dakika 18 saniye sürecek. Türkiye’den görülmeyecek.
07 Ağustos 2017 Parçalı Ay Tutulması: Bu tutulma Avustralya, Antarktika, Asya, Afrika, Ortadoğu, Avrupa, Güney Amerika’nın doğusu, Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu ve Atlantik Okyanusu’nun güneyinden izlenebilecek. Ülkemizden başlangıcı gözlenemeyecek olan bu tutulma Türkiye Saati ile 18.48’de başlayacak. Tutulma ortası 21.20’de gerçekleştikten sonra tutulma 23.53’te bitecek. Tutulma parçalı olacağı için gökyüzünde Ay’ın tamamı değil %25’lik bir bölümü (alt bölgede) kararacak.
21 Ağustos 2017 Tam Güneş Tutulması: Özellikle ABD’li gökbilimciler tarafından merakla beklenen bu tutulmanın tam tutulma evresi 2 dakika 45 saniye sürecek. Kuzey Amerika, Orta Amerika, Avrupa ve Afrika’nın batısı, Asya’nın doğusu, Pasifik Okyanusu ve Atlantik Okyanusu’nun kuzeyinden  gözlenebilecek bu tutulma Genel Zaman ile 15:47’de başlayıp 21:04’te son bulacak.
2017 yılında yine birçok gök olayına şahit olacağız. Belki de bunlardan en önemlisi yaklaşık her 30 yılda bir denk gelen bir olayın bu yıl içinde gerçekleşecek olmasıdır. Hatta bu yüzden 2017 yılı için Satürn Yılı bile diyebiliriz diyor gökbilimciler.
Satürn gezegenin halka düzlemi bu sene en rahat gözlenebilir konumda olacak. Bu yüzden görkemli gezegenin halkaları, basit bir teleskopla bile rahatlıkla seçilebilecek. Satürn, Güneş etrafında dolanırken halka düzlemi bazen bakış doğrultumuza göre en büyük açıda poz verirken bazen de görünemeyecek şekilde düz bir çizgi olarak kalabilir. Bu yüzden Satürn’ün benim gibi meraklıları bu sene doya doya onu izleyebileceğiz.
Not: Parçalı Ay Tutulması fotoğrafı, Astrofotoğrafçı Uğur İKİZLER tarafından 11.02.2017 tarihinde Saat: 03:54 ‘te ve  Mudanya – Bursa çekilmiştir. 
Kaynak: 2017'nin İlk Doğal Olayı buradan da bulabilirsiniz.

11 Şubat 2017 Cumartesi

Türkiye’de Uzay Madenciliği

İnsanlar  dünya kaynaklarına alternatif kaynaklar bulmak için gözünü uzaya, asteroidlere dikti. Uzay madenciliği diğer adıyla Astroid madenciliğin ilk adımı geçen yıl atıldı. Önümüzdeki yıllarda sıkça duyacağımız bu uzay madenciliğin önü açıldı. NASA’nın "Atlas V" roketiyle Cape Canaveral üssünden fırlatılacak "Optik Spektropkopik ve Kızılötesi Görüntüleme Sistemi Regolit Kaşif" (OSIRIS-REx) ile gerçekleştirilecek.
Uzay madenciliği asteroitlerden ve dünyaya yakın küçük gezegenlerden ham madde çıkarılması işlemine verilen isimdir. Asteroitlerden mineral ve gaz, uzayda inşa edilecek yapılarda kullanmak üzere demir, nikel ve titanyum, astronotların bu yapılarda çalışmalarını devam ettirebilmek için gerekli su ve oksijen, roket yakıtı için hidrojen ve oksijen temin etmek gibi hedefleri içermektedir. 
Son birkaç aydır bir çok haber kaynağında Türkiye'de ki uzay madenciliği haberleri yapıldı. Merak ettim, acaba biz ne zaman uydu fırlatacağız hangi asteroide gidip çalışma yapacağız diye baktım. Sanırım biz bu konuyu tam kavramamışız veya bilmek istemiyoruz. 
Hatırlarsınız Eylül 2015 tarihinde Bingöl’ün Sarıçiçek yaylasına meteor (göktaşı) düştü. NASA’dan gelen yetkililer bu meteorun gramını 50-60 dolara aldı, tam haberlere konu oldu oradaki halk bundan para kazanıyor diye bizim maliye ekiplerimizin de uğrak mekanı olmuştu. Keşke, maliyecilerin değilde bilim insanların uğrak mekanı olsaydı. 
Meteorun bir kısmı İstanbul Teknik Üniversitesince, bir kısmı da bu konudan haberdar olan ABD, Almanya, Rusya gibi ülkeler tarafından incelenmek üzere alındı. Tabi sadece işin bilimsel yönü, araştırma amaçlı alındı. Ayrıca bazı müzelere de kaldırıldı.
ABD’li uzmanlar Türkiye'den gittikten sonra, meteor taşların geneli milletin elinde kaldı. İşin ucunda para olunca halkımız, her biri birer gökbilimci, birer meteor avcı ve hatta birer dedektif oldu. Türkiye ve yurt dışındaki gökbilimcilere ulaşıp, bu taşları satmanın yollarını aradılar ve halen de arıyorlar. Göktaşı sayesinde yöre halkın yeni bir meslek olmuş olabilir ama TÜBİTAK , Üniversiteler, STK’lar ve bir çok gökbilimci gelen telefon ve elektronik postalardan bıkmış durumdalar.
Bingöl'deki göktaşı parçalarının köylüler tarafından bulunup para karşılığı satılması sonrasında Türkiye genelinde göktaşı konusunda çok büyük merak uyandığını da eklemekte fayda vardır.
Yani fazla heyecana gerek yok, Türkiye herhangi bir asteroide gitmiyor, uzun zamanca da pek gideceğini sanmıyorum. Bizim uzay madenciliğimizden anladığımız Bingöl’ün Sarıçiçek yaylasına gidip, orada göktaşı taşlar aramak ve onları paraya çevirmek dışında bir şey değilmiş.
Bu arada göktaşı satmak için lütfen bana da mail atmayın. Ama göktaşını illaki hediye etmek isterseniz, ona hayır diyemeyeceğim. Mesela, sizlerinde katkısıyla bu göktaşlarını Batman Müzesinde veya başka müzelerde de sergileyebiliriz…
Kaynak: Turkiye'de Uzay Madenciliği adresinde de bulabilirsiniz.

5 Şubat 2017 Pazar

Kış Üçgeni



Küçük Köpek'in Procyon'u, Büyük Köpek'in Sirius'u ve Avcı'nın Betelgeuse'si ile oluşan üçgene Kış Üçgeni denir
Küçük Köpek'in Procyon'u, Büyük Köpek'in Sirius'u ve
 Avcı'nın Betelgeuse'si ile oluşan üçgene Kış Üçgeni denir
Takvim ve saatin olmadığı dönemlerde gökyüzünü kullanıyordu insan evladı.Çok uzağa gitmeye gerek yok,çiftçi ve köylüler bundan yaklaşık 40-50 yıl önceye kadar da gökyüzünü kullanıyordu. Yaz’ı simgeleyen yaz üçgeni olduğu gibi kışı da simgeleyen ve kış aylarında havanın açık olduğu zamanlarda eş kenar bir üçgendir.
Kış aylarında da gökyüzünde gözlemlenen bu Kış Üçgeni, astronomi ile amatör yada profesyonel olarak ilgilenenlerin yakından tanıdığı, gökyüzündeki hayali bir geometrik şekildir.


Gökyüzünde adeta bir kum saati gibi şekle sahip olan avcı takım yıldızının kırmızı dev yıldızı Betelgeuse, bu üç yıldızdan biridir. Üçgenin diğer bir üyesi Büyük Köpek takım yıldızının alfa yıldızı olan ve gökyüzünün de bilinen en parlak yıldızı olan Sirius’tur Üçgenin en son üyesi de Küçük Köpek takım yıldızında yer alan ve takım yıldızın en parlak ve gökyüzünün de 8. en parlak yıldızı olan Procyon Yıldızıdır.


3 Şubat 2017 Cuma

Şüphen Varsa Satranç Oyna

Pascal, "Satranç tahtası insan zihninin jimnastik salonudur" diyor. Son zamanlarda birçok kişi gereksiz açılmalarda bulundu. Dini alet ettiler, dine zarar vermekle yetinmeyip varsa da kendi itibarlarını yerle bir etti bu ismi lazım olmayan kişi veya kişiler. Ama tabi ki biz onların hiç birini kala almadık. Türkiye’de en fazla lisanslı sporcusu bulunan ve birçok Avrupa ülkesinde de hobinin dışında ders olarak verilen satrancın, biz insan evladına ne gibi katkılar sunuyor diye araştırdık ve sizlerle de paylaşmayı uygun bulduk.
Bir savaş stratejileri ve taktik geliştirme yöntemi olan satrancın tarihine kısa bir göz atmakta fayda var. Satrancın, zamanımızdan en az 4000 yıl önce Mısır'da oynandığına dair bulgular piramitlerdeki kabartmalarda bulunmakta. Çin'de, Mezopotamya'da ve Anadolu'da oynanmaktaydı. Oyunun bugünkü adını alması, MS 3.- 4. yüzyıllarda Hindistan'da, oyuna ÇATURANGA denmesi ile başlıyor. Satranç ile ilgili ilk yazılı belgeler Hindistan'dan kalmadır. Daha sonra satranç İran'a, onlardan Araplara ve Endülüslüler sayesinde de İspanya üzerinden Avrupa'ya yayılmıştır. Arap ve Avrupa el yazması kitaplardan sonra, İspanyol Lucena'nın ilk basılı satranç kitabında (1497) satrancın o zamanki yeni kuralları açıklanmıştır.
Satranç, iki oyuncu arasında satranç tahtası ve taşları ile oynanan bir masa oyunu. Dünya çapında turnuvaları düzenlenir ve bir spor dalı olarak kabul edilir.
Birçok kaynaktan yola çıkarak derlediğim satrancın faydalarına beraber bakalım; 
Başarıya ancak ve ancak sistemli ve disiplinli bir çalışmayla varılabileceğini gösterir.
Planlı hareket etmenin önemini ve gerekliliğini kavratır. 
Süratli, doğru ve çabuk düşünebilmeye yardımcı olur, olaylara doğru yorumlarla yaklaşabilme yeteneklerini geliştirir.
"Kendine güven" duygusu aşılar ve bunu geliştirir.
İnsanları ezberci zihniyetten uzaklaştırır.
Mücadeleci bir ruh yapısına sahip olmanın gerekliliğini benimsetir.
Hedefe giden birden fazla yol olduğunu gösterir. 
Beyin hücrelerimiz öğrenme hızını geliştirme açısından oldukça faydalıdır.
Kötü alışkanlıklar edinilmesine engel olur. 
Kişiliği ve karakteri olumlu yönde etkiler ve geliştirir. 
Kendi güç ve yeteneklerini daha iyi tanıyarak, bireysel güç ve yetenekleri açığa çıkarmaya ve bireysel doğru kararlar alabilmeye yardımcı olur. 
Diğer ders konularının daha iyi anlaşılıp kavramasına yardımcı olur. Bilimselliği ön plana alarak araştırmalar yapmaya yönlendirir
Dikkatini tek konu üzerinde yoğunlaştırabilme alışkanlığı kazandırır.
Dikkat dağınıklığının oluşmasını engeller.
Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, onları ezberci zihniyetten arındırır. 
Kişileri düşünen, araştıran, yargılayan varlıklar haline getirir ve yaratıcılıklarında özgür bırakan bir ortam hazırlar. 
Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için daha da çok çalışmanın gerekli olduğunu öğretir. 
Başarılardan büyük hazlar duyarak daha da başarılı olmaya yönlendirir.
Yepyeni hedefler göstererek bu yeni hedefler doğrultusunda motivasyon sağlar ve  iç motivasyonu yükseltir.
Kişilerin olumsuz bir yönünü, eksikliğini veya bir davranış bozukluğunu hızlıca ortaya çıkarır. 
Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğretir.
Yakın dostluklar kurup daha çok sosyalleşmeye ve sosyal yaşamının zenginleşmesine yardımcı olur.
Özellikle Matematik ve geometri alanlarında başarıyı artırır.
Görsel zekânın gelişmesine olanak sağlar.
Satranç oynamak sadece görsel değil aynı zamanda sayısal ve sözel zekâyı geliştirebilmek içinde son derece önemlidir.
 Renaud ve Kahn, boşuna "Satranç akılla oynanır, ellerle değil!" dememiştir.
Bu nedenle satranç bilmeli her çocuk, öğrenmeli ve oynamalı diyoruz. Belki büyük bir satranç ustası olmazsa da büyük ve örnek bir insan olur.
Hayatın her alanında kuralın var olduğunu bilsin ki, bin düşünüp bir oynasın. Büyüdüğünde ağzından çıkanı kulağı duysun ki fırıldak olmasın, tükürdüğünü yalamasın.
Bir saniyeyle oyun kazanıp kaybetmeyi görsün mesela, zamanın kıymetini bilsin, geçip giden zamanları daha iyi değerlendirebilsin. İleriyi düşünebilsin, en az 4-5 hamle sonrayı hesaplasın ki; çözüm üretsin, geleceğini doğru planlasın.
Rakibim ne yapmaya çalışıyor desin, düşünmeyi-sorgulamayı öğrensin ve duyduğuna, gördüğüne hemen inanmasın. Kimseye karşı önyargılı olmasın mesela, biz bir aileyiz; din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmasın ve karşısında kim olursa olsun saygı duysun.
Biraz empati yapabilsin, sabırlı ve duyarlı olsun, ne rakibine bir rahatsızlık ne çevresindekilere bir saygısızlık ne de kuralları çiğneyebilsin.
Ve son olarak TEVIS’in  "Şüphen varsa satranç oyna" sözüyle bitirelim…
Kaynak; Şüphen Varsa Satranc Oyna buradan da ulaşabilirsiniz...
2 yıllık satranç eğitmenliğimi katmadım bile :)